Hız

October 3rd, 2005

Frenler tutuyordu sadece beni.
önümde kıvrılarak yerde uzanan patikayı izliyordum.
Kulağımdaki elektro sesleriyle durumu uyuşturmaya çalışıyordum belkide.
Frenleri bırakmak için birşeyi bekliyordum.
Evet, müziğin coştuğu yerde ben de coşacaktım ve
bisikleti yerçekiminin keyfine bırakacaktım.

ilk birkaç pedal darbesiyle daracık yoldaki limit hızına
yaklaşıyor hemen bisiklet.
Konsantre olmaya çalışıyordum, sanki birşeyi yada birşeyleri
kontrol ediyormuşum hissine kapılıyordum ama
belki de herşey sadece otomatiğe bağlanmış gibi işliyordu.
Tekerlerin dönüş hızı arttıkça, göz kapaklarım açılmaya ve
kaslarım biraz daha fazla kasılmaya başlıyor.
Sonbahardan kalma yapraklar arasından hızla kayarken
saçma olmasına aldırmadan eski günler geliyor aklıma.
Yaşın kaç, ne eski günü! diyen ufak bir çam ağacının dalları
kendime getiriyor ve odaklanmama yardım ediyor.
Patikadan hızla ilerlerken hiç ama hiç geriye bakmıyorum,
belki hızım yüzünden, belki tehlikeli olur diye, belki …
Keşke hayat da böyle olsa, bu kadar kolay ve bilinçsiz olsa geriye bakmamak,
ama malesef değil

Dev ağaçların arasından süzen ışık gözlerimi kamaştıracak
seviyeye ulaşamadan hemen sönüyor ve ben kendimi yine
yoğun bitki örtüsünün arasında buluyorum.
Az çok belli olan izi takip etmeye ve fırsat bulduğumda
pedala yüklenerek hızımı artırmaya devam ediyorum.
özellikle S virajlarda yol tutuşun ne demek olduğunu anlıyorum.

Bisiklet kendini bilmez birşekilde patikadan akarken,
kendimi tekrar karanlıklar arasında buluyorum.
Son derece sık ağaçların arasından, belli belirsiz bir ize
kaptırıyorum kendimi.
Geldiğim yolu değil, gideceğim yolu bile bulamıyorum, göremiyorum.
ama güveniyorum
Kendime değilse de, benden öncekilere, bu ize yada herşeye belki tek birşeye.
Birşekilde ilerliyorum,

Doğru yolda mıyım?

Bilmem…

öğrenmenin tek yolu var, kulağımdaki müzik son anlarına yaklaşırken
tüm gücüyle hızlanıyor.
Ben de bundan görünmez bir ilham alıp, limitlere zorluyorum kendimi.
Bisiklet savruluyor virajlarda,
yer yer patika dışına kaçıyor lastikler,
sıfır mesafeden geçtiğim bitki örtüsü ve ağaç dalları parmaklarımı çiziyor.
Patikanın gevşek olduğu bazı yerlerde bisikletin 2 tekerinin
birden kaydığını ve içimdeki o acaba sesini hissediyorum.
Düşmediğimi anladıktan sonra tekrar pedal…

Bitki örtüsü sıklaşıyor, yavaşlıyorum, bakıyorum ki müzik de yavaşlamış.
çamurlu birkaç metreden sonra ufak bir su geçişi ve final…
Sert ve uzun bir fren… Bu sahneyi kaçırmak istemiyorum. Artık geriye
bakabilirim, metrelerce uzunluğunda bir toz bulutu yavaşça bana doğru geliyor.

Evet, farkındayım hızlı gittiğimin, belki hata ettim ama burdayım işte.
Nefes nefeseyim.
Fren sıkmaktan biraz ellerim uyuşmuş.
Parmaklarım titriyor adrenalinin etkisiyle.

Ufak bir göl,
yoğun bitki örtüsü.
Geniş bir tarla yemyeşil,
sanırım buğday yada arpa
gibi birşey ekili olduğundan.
Ağaçlar gelinlik giymiş gibi
bembeyaz çiçek açmış,
biraz üşüsemde havanın güzel olduğunu anlayabiliyorum,
güneş yüzümü ısıtıyor.

Kendi kendime soruyorum, daha başka ne isteyebilirdim ki?
Yine kendime gülümseyerek cevap veriyorum,

ve önümdeki mükemmel manzaraya doğru ilerliyorum.

- Burak Bakay

Köşedeki tüm yazılar :

genel,toz ve çamur

Wıbıl:

Buraya wıbılanlar:  | 


Köşeler

En Son Yazılar