Safranbolu ve Amasra Gezisi

November 18th, 2006

Müzik : modjo-whatimean
Zaman : 12.11.2006 Pazar
Mekan : Ankara – Kızılcahamam – Gerede – Eskipazar – Karabük – Safranbolu – Amasra

Amacımız Karadeniz i görmekti bugün, yada en azından bu akşamüzeri. Küçük ve şirin Amasra yarımadasını, Amasra kalesini, Karadeniz de günbatımını, Bartın civarlarındaki Need For Speed bilgisayar oyununa ilham kaynağı olabilecek egzotik ağaç tünelini, Safranbolu evlerini, eski çarşıları ve yol üzerindeki bilimum diğer ilginç yerleri, yurdumuzun harika köşelerini ve burnumuzun dibindeki güzellikleri görüp, birinci elden gezmek istiyorduk. Esasında çok da plan yapmamıştık, internetten kısa bir araştırma ve sonra hani haritayı alıp çıkmak tarzında, gelişi güzel takılmak istiyorduk kafamıza göre. Son derece klasikleşmiş Bolu Abant yavanlığı yerine; yepyeni, hareket ve bilinmezlik dolu bir Karadeniz macerası elbette istenen birşeydi ekip tarafından.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Bir Pazar sabahı için öğrenci standartlarına göre gayet de erken olan 8 buçuk civarlarında uyandı çoğu. Ankara dan, Amasra istikametli çıkışımız 10 u buldu. Eski istanbul yolundan Kızılcahamam üzerine doğru yöneldik. Kazan dan sonra Kızılcahamam civarlarında Ankara çölleri etkisini kaybetmeye başlamıştı bile. Daha sonra Gerede kavşağından Eskipazar istikametine döndük. Kilometreler arttıkça yolumuz ilginçleşmeye başlıyordu. Duble yollar, Kanada misali dağların üzerinden, ağaçların arasından kafasına göre ilerliyordu. Trafik az, hava güzel. Eskipazar ın içine girmiyoruz, Karabük tarafına devam ediyoruz. Bir süre daha duble yoldan devam ettikten sonra Karabük Demirçelik fabrikası karşılıyor bize şehre girişte. Sol tarafımızda devasa bir yapı; dumanlar arasında yükselen metal birliktelikler, simsiyah kömürden ve tozundan oluşan apartman yüksekliğinde yığınlar, ülke ekonomisinin can damarlarından olan bu üretimi sağlamak ve taşımak için tren rayları… Gri bir suratsızlık, yaşanmışlık, eskimişlik… Ama nedense itici olmayan bir sıcaklık var burada, Gayri Safi Milli Hasıla nın sıcaklığı olsa gerek. Havada çok farkedilir bir olumsuzluk yok. Ufak bir fotoğraf ve izleme seansından sonra yolumuza devam ediyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Karabük; tepelerin üzerine, dev fabrikanın eşiğinde kurulmuş esasında çok da küçük olmayan bir yeni şehir. 78 plaka numaralı, toplam 200 binin üzerinde nüfusu olan Karabük de maalesef son birkaç on yıldır göç veriyor. Åžehrin içerisine çok girmiyoruz, kavşaktaki Shell benzin istasyonuna uğruyoruz. ücretsiz çay ikramı çok hoşumuza gidiyor ve soğuğa rağmen ayaküstü muhabbete dalıyoruz. Görevlilerle muhabbetimiz sonucunda yakınlarda gezmeye değer, aynı adlı köyün derinlerindeki Bulak mağarasının varlığını öğreniyoruz. Her ne kadar Türkiye nin en büyük mağarası insuyu (Burdur) çevresinde birçok maceramız geçmiş olsa da, Bulak ı da , alışveriş listesi misali, gezilecek mevki listemize yazıyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Gayet yakında ve neredeyse Karabük le birbirlerine geçmiş gibi olan Safranbolu ya ulaşmak için sabırsızlandığımızdan yola koyuluyoruz. Birkaç kilometre sonra sol tarafa Bulak sapağını görüyoruz ancak Safranbolu yu daha önce görmek istediğimizden yola devam ediyoruz. Kent merkezine girdiğimizde biraz olsun egzantirik bir çevre bekliyor bizi. Zaten Amasra tarafına devam edeceğimizden ve eski çarşıyı, yada eski şehir merkezini görecek olduğumuzdan hafif sağa doğru kıvrılıyoruz. Birkaç beyaz, fotoğraflardaki tipik evlerden görünce heyecanla duruyoruz ancak eski merkez daha ileride diye uyarıyor yardımsever vatandaşlar. Biz de 4-5 kilometre daha devam edip, eski Safranbolu nun kurulu olduğu küçük vadimsi yapıyı inip çıkıyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Gerçekten ilginç evler, tarihi yapı korunmaya özen gösterilmiş. Beyaz ve iskeleti ahşaptan görünür şekilde boyalı olan evlerin tipik bir özelliği de elbette pencereleri. Filmlerdeki klasik hem esneyip, hem de pencere açma, yani iki işi birden yapma konseptinin tanımlandığı pencereler işte bu pencereler. Yola devam ederken Hıdırlık Tepesi yazan tabelayı görüp giriyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Eski Safranbolu ya hakim bir tepe. Oradaki rehberin anlattığına göre Orhan Gazi döneminde kumandan olan Hıdır Bey in anısına mıdır, mezarı mıdır… Herneyse. Namazgah var, eski olduğu her halinden belli ancak o kadar da büyük olmayan birkaç ağaç, etrafta Japon turistler bile dolanıyor. Etrafta biraz gezinip, fotoğraf ve video çekimi yapıyoruz. Daha sonra çarşıya inmek üzere yürüyerek kendimizi evlerin arasına atıyoruz. Dar sokaklar ve eski tarz evler, restore edilmiş yapılar, bozuk yollar, Tofaş marka yerli otomobiller, Han görünümlü otelimsi pansiyonlar. çok fazla değiller ama 34 plakalar, 06 plakalar görülebiliyor. Haftasonunu değerlendirmek için saatlerce yolu tepmeye hazır bu kadar iç turistin olduğunu görmek de sevindirici. Eh, tabi benzin fiyatlarındaki düşüşün de etkisi vardır bu manzarada muhtelemen.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Safranbolu nun dar sokaklarındaki keşfimize devam ediyoruz. Hediyelik eşya satan sıra sıra mini-dükkanlar, orijinal görünümlü çeşmeler, kapılar, camilerin bile kendilerince bir ağırlığı var. Eski ağaçlar dikkati çekiyor. Araba giremeyecek kadar dar ve dik olan sokaklardan yukarıya doğru tırmanıyoruz. Hıdırlık tepesinden gördüğümüz sarı boyalı ve köşk tarzında başka bir tepeye kondurulmuş ve ne işe yaradığını çok da çözemediğimiz bu yapı karşımızda. çevre düzenlemesi fena değil, yine bölgeye hakim bir tepede. Yukarıya doğru çıktığımızda, yarı-polisiye filmlerdeki vampir avcısı tiplemelerine benzer giyinimli amcadan oradaki Saat kulesi hakkında bilgi alıyoruz. Ankara daki saat kulesi bile çalışmıyormuş ama buradaki çalışıyormuş, eskiden buradaki kalenin gizli bir geçidi varmış ve diğerleri. Tamam, güzel, deyip geri dönüyoruz. Sarı köşkü terketmeden kediden küçük bir yavru köpek ayaklarımıza dolanıyor. Biraz onunla vakit geçirdikten sonra geldiğimiz dik sokaklara dönüyoruz. Ancak ufaklık peşimizi bırakmıyor (her macerada illa peşimizi bırakmayan bir köpek olur, illa ki bkz Shock Position bisiklet turunda peşimizden onlarca kilometre koşan Nohut) Biz de; evinin yolunu kaybetmesin, dış dünyadaki tehlikelerle gencecik yüzleFmesin ve peşimizi bıraksın diye koşaradım aşağı doğru koştuk. 5 kişinin paldır küldür kaçtığını gören bir çift, peşimizden küçük bir dana büyüklüğünde, aslan yavrusu vahşi bir canavarın kovaladığını sanıyor haklı olarak ve korkuyor ancak arkamızdan tıngır mıngır gelen ufaklığı görünce neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Biz de korkutucu takipçimizi ektiğimiz için eğlenceli bir gülümsemeyle geziye devam ediyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Evet, tamam, Safranbolu işte, evler, pencereler, sokaklar, güzel, anlaşıldı. Ama bir yere kadar. Deniz görmek istiyor canımız biraz da. Eğer daha da geç kalırsak Amasra da, Karadeniz manzaralı günbatımını kaçırma ihtimalimiz var. Hem daha Bulak mağarasına da bakacağız. Arabaya atlıyoruz, Karabük istikametine doğru geri dönüyoruz. Bulak sapağından içeri girince yaklaşık 10 kilometre daha yolumuz olduğunu görüyoruz. Bulak köyü ve yolu gayet ilginç. Eski yapıların arasına girince gözümüze ellerinde cetvel ölçüm yapıp, not alan, fotoğraf çeken, tahminen mimar adayları öğrenciler takılıyor. Arabanın ancak sığacağı dar sokaklardan yavaşça ilerliyoruz ancak mağaraya 4 kilometre kala yol iyice bozuluyor. Biraz duraksıyoruz ve zaten Amasra ya geç kalmaktayız. Vaktimiz olsaydı bu son etabı yürüyerek geçebilirdik Sümela daki manastır misali, ancak hem acıkıyoruz, hem sabırsızlanıyoruz. Köyün güzel yolundan geçmiş olmak için yine de değerdi diye kendimizi bir nebze avutup, Safranbolu nun içerisinden Bartın tarafına sapıyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Ipod sonraki parçaya geçiyor, pek de şehirlerarası bir yol değil, tek gidiş, tek geliş toplam 2 şerit, inişli çıkışlı, ağaçlar arasından tipik bir Karadeniz yolculuğu, ikindi vakitleri ilerliyor, fazla trafik yok, hatta neredeyse hiç yok. Tek başımıza ilerliyoruz. Ahmetusta geçidi denilen tünelden geçtikten sonra yanımızdan akan geniş ama debisi henüz çok da fazla olmayan, adını bilemediğimiz çayla beraber vadinin sol tarafından yol alıyoruz. Vadinin karşı tarafından ise bir tren ilerliyor, ters tarafa. Tünelden sonra Karadeniz bölgesinin tipik özellikleri kendini iyiden iyiye göstermeye başlıyor. Tepeler yükseliyor, eğim dikleşiyor, ağaçlar uzuyor. Sonbahar giysilerini üzerlerine almış çeşitli ağaçlar tam bir yolculuk ziyafeti yaşatıyor. Bir sağ, bir sol ilerliyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Bartın a doğru yaklaştıkça, güneş gittikçe eğiliyor ve ortalığı o turuncumsu sarılı kırmızı kaplıyor. iş birliği yapmış gibi birden kendimizi bir ağaç tünelinin içinde buluyoruz. iki tarafımız da sık, yüksek ağaçlarla çevrili. Daha önceden de söylediğim gibi sonbaharın muhteşem renklerine bürünmüş bu ağaçların dalları ise tepede birleşiyor. Yani tam anlamıyla ağaçtan bir tünelin içerisinde ilerliyoruz. Yol, ormanın ortasından açılmış. Devasa ağaçlar ise el ele tutuşmuş, arkadaşlıklarına devam ediyor gökyüzüne doğru. Yoldaki dökülmüş yaprakları havalandırıyoruz yer yer. Ağaç dalları arasından sürekli göz kırpan ve batmaya yaklaşan güneş de atmosferi tamamlıyor. Gayet acelesiz, bu muhteşem yolun tadını çıkarıyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Sadece az önce geçtiğimiz yol için bile yüzlerce kilometre yol katetmeye değer diyoruz. Bartın civarlarına yaklaşırken, takip ettiğimiz yol kapalı olduğu için sapıyor ve tek şeritli bir köprü üzerinden, devasa çayın karşı tarafına geçiyoruz. Yolda çalışma var ve Patlama bölgesine girmek yasaktır türünden uyarılar karşılıyor bizi. Acaba yanlış yolda mıyız diye düşünürken sol tarafımızdaki dağın aşağı doğru inmiş olduğunu görüyoruz. Patlama bölgesinden kasıt, heyelana yol açmasın diye önceden kontrollü toprak kaymasına yol açmak heralde. Yolun da bir kısmını yutmuş dev dağ parçaları arasından ilerliyoruz. Bu gerilimli etabı da atlattıktan sonra Bartın görünüyor. ilerleyen günlerde ise az önce geçtiğimiz bölgede heyelan meydana geleceğini ve bir aracın heyelan altında kalacağını öğreneceğimizden habersiz, Bartın ın içine girmeden Amasra tarafına sapıyoruz.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Amasra tarafına doğru ilerlerken artık görmeye alıştığımız çalı-odun taşıyan kadınlar, Hindistan misali yolda yürüyen inekler, tek tük yapılmış evler, bol camiler atmosferi tamamlıyor. Bu çevrede hızla süren duble yol inşaatları bulunmakta, henüz yol tamamlanma aşamasında olduğu için yolculuk biraz olsun problemli ancak yakın sürede bitirilip, bölge ulaşımına büyük katkıda bulunacağını öngörüyoruz. Bartın a yakın mesafede bulunan Amasra ya doğru önce denize paralel dağlara tırmanıp sonra neredeyse dimdik kayaların dibinden inmeye başlarken ve Karadeniz hafiften görünürken artan trafik, bölge insanının tipik özelliklerini göstermeye başlıyor. Karşımızdan gelen dolmuşlar, en olmaz yerde sollama yapanlar, uyarı flaşörlerini bile 3 ve katları şeklinde yapmamıza sebep oluyorlar.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Derken karşımızda Amasra… Günbatımını az farkla geçirmeden yetiştiğimiz Amasra ışıklarını şimdiden yakmış, artık kendi görünmeyen güneşin sıcak tonları Karadeniz in ufukla birleştiği satıra derinlik katmış… inerken durduğumuz bu mola alanında hayran hayran Karadeniz i izliyoruz. Toplamda 4 saati bulan bir yolculuk sonrasında bundan daha iyi bir ödül beklenemezdi heralde. Manzarayı izlerken eğim bizi durduğumuz yerden bile aşağı doğru çekiyor, neredeyse ayakta durmakta zorlanıyoruz. Hipotermi yaşayacak kadar üşüdükten ve heyecanımızı açlığımız bastırmaya başladıktan sonra inişe devam ediyoruz. Kent merkezine iniş Muğla nın yüzlerce koylarından birine inişi hatırlatıyor sanki, sürekli dik bir eğim, bitmez U lar…

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

10 bin nüfusu geçmeyen ve bunun yerleşimine yansıdığı kent merkezinde kısa bir tur attıktan sonra artık yemek yeme vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Amasra ya kadar gelip de aramızda bir balık hastasının olmaması yüzünden maalesef balık yemiyoruz. Daha sonra Amasra kalesine doğru soğuğa rağmen ilerliyoruz. Normalde anakaradan ayrı olan ada, bir kemerle (Kemere Köprüsü) bağlanmış. üzerinden araba geçebilecek kadar sağlam. Yüzüklerin Efendisi ndeki Miğfer Dibi kadar kayalar dibinde olmasa da, dar girişi bizi başka yerlere götürüyor. Adayı çepeçevre saran bu egzotik kaleyi baştan başa turluyoruz. Akşamüzeri ışıklandırmayla daha da güzel görünüyor. Aşağı doğru inip etrafı izlediğimizde suyun yüzeyine yakın yüzen ufak balıkları dahi görebiliyoruz. Bereketli Karadeniz… Adanın Kale olan kısmında kalan koya Küçük Liman adı verilmiş. Adanın Boztepe diye adlandırılan içeri engebeli kısımları harici belirli bir yapılaşma bile var. Burada insanlar oturuyor. Yaşamak için ne ilginç bir yer. Kemere Köprüsü nün diğer tarafından baktığımızda karşımızda Tavşan Adası (heryerde olur kesin bir Tavşan Adası) görünüyor demeyi belki çok isterdik ama karanlık olduğu için hafif bir beyazlık dışında net bir şey göremiyoruz. Daha sonra Büyük Liman adı verilen yere gidiyoruz. Küçük ve Büyük Limanlar arasında Amasra uzanıyor. Buradaki balıkçı tekneleri arasında yürüyoruz. Dalgalanan ufak tekneler, deniz kokusu ve ışıklı gece bize derinden istanbul u hatırlatıyor.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi  Safranbolu ve Amasra Gezisi

Yeterince üşüdükten ve yürümekten yorulduktan sonra artık dönme vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Ufak bir tatlı ve çay molasından sonra sis farlarını açıp yola koyuluyoruz. Arka taraf dizüstü bilgisayardan Lucky Number Slevin ı izlemeye koyuluyor, birkaç kişi de gece müziğinin ve karanlıkta yolculuğun tadını çıkarıyor. Virajlı yoldan ilerlerken sanki tek giden bizmişiz gibi bir tenhalık kaplıyor ortalığı. Lastiklerin asfalt üzerinde dönerken çıkardığı ses, kaliteli müzik tınılarıyla birleşiyor, sohbet durulaşıyor, yorgun bir sessizlik… Gökyüzü berrak,yıldızlar çok net seçilebiliyor. Hoşumuza giden parçaları tekrar tekrar dinliyoruz. Sabah erken (!) saatlerde başladığımız geziyi gece yarısı Ankara da sonlandırmak hedefimiz. 2 şeritli yola ancak sığan bir tırı sollamak, heyelan bölgesinden tekrar geçmek, gündüz gelirken bakmaya bile korktuğumuz uçurumları görmesek de hissetmek, dümdüz ve kaymak duble yolda ilerlerken hendeğe girmek (bakın çukur değil hendek-) gibi çeşitli maceralarla ilerliyoruz. Aynı hendeğe (belki biraz daha hızlı) girmiş Opel marka bir otomobilin sol ön tekerinin parçalandığını ve takladan zor kurtulduğunu görüyoruz. Muhtemelen bilgisayar oyunlarından da kalma bir alışkanlık olarak, yanıp sönen mavi polis ışıklarından biran önce uzaklaşmak geliyor içimizden. Karabük Shell de hem çay hem benzin depomuzu doldurmak için ve kısa bir mola niyetiyle U atıyoruz. Karabük demirçelik fabrikası, dumanları ve ışıklandırmasıyla daha da ilginç görünüyor gece. Hatta bacanın birinden sanki çay pişirir gibi yanan mavi ateş hepimizi şaşırtıyor.

 Safranbolu ve Amasra Gezisi amasra thumb Safranbolu ve Amasra Gezisi

Yol çizgileri periyodik, her zamanki ve sessiz gösterilerine devam ederken hepimizin kafasındaki diyalog pencereleri benzer şeyleri ifade ediyordu: Yollarda 9 saatimizin geçtiği, 700 kilometrenin üzerinde yol katettiğimiz, tek güne sığdırmayı başardığımız, Safranbolu yu ve Amasra yı doyasıya gezdiğimiz, Karadeniz manzaralı günbatımını izleyebildiğimiz, bilgisayar oyunlarındaki fantastik yolları bile anlamsızlaştıran Bartın yolundaki efsanevi ağaç tünelinden geçtiğimiz, heyelanların, yoldaki hendeklerin, tünellerin, korkutucu köprülerin, yola atlayan köpeklerin, dik kayaların, virajlı yolların, ne yöne işaret ettiği ve ne demek istediği belirsiz puraya gider! türü laz levhaların renk ve heyecan kattığı, varmak kadar yolda olmanın da keyif verdiği tek kelimeyle harika bir geziydi. Bu Pazar ise hepimizin hatıralarına en eğlenceli Pazarlardan biri olarak geçmişti bile.

- Burak Bakay

Yolculuk ve Amasra Fotoğrafları

Safranbolu Fotoğrafları

Köşedeki tüm yazılar :

toz ve çamur


Köşeler

En Son Yazılar