Sonbahar Sondromu

December 15th, 2007

sonb Sonbahar Sondromu

Kışla sonbahar arasındaki en belirgin farkın Kar olduğunu varsayarsak, kolaycı bir yaklaşımla henüz beyazlığa doyamamış gri şehir siluetlerinin bize halen sonbaharın son demlerini yaşattığını fark edebiliriz. Sadece bulutlardan dolayı kapanan gökyüzünün değil, maviden griye geçişte hava kirliliğinin ve ruhsal atmosferimizi daraltan birçok değişikliğin meydana geldiği bir dönemdir sonbahar. Vücudumuza düşen birim güneş ışığı miktarında değişiklik olduğundan, hormonlarımızın oranı da buna adapte olur. Kanımızdaki dengelerin farklılaşması ise hayatımızın seyrini bir baştan diğer zıtta kolaylıkla ve hızla kaydırabilir.

özellikle öğrenciler açısından güzelim yaz tatilinin bitip, okulun başlamasından mıdır, yoksa sıcak ve uzun günlerin yerini soğuk ve kısa, parçalı aydınlıklara bırakmasından mıdır, yeni bir iş senesinin başlamasından mıdır yada tembel geçen haftalardan sonra yapılacak işlerin birikmesinden midir, belli belirsiz bir gerilimin olduğu ve sıkıntılı başlangıçların adıdır sonbahar. ismi son u çağrıştırsa, ingilizce ifadesi yaprakların düşüşünü anımsatsa, yeniden dirilişi sembolize eden ilkbaharın tersi olarak ölümü hatırlatsa da, sonbahar aslında bir şeylerin bitse de, başka şeylerin başladığı bir geçiş dönemidir. Her değişim gibi elbette sonbaharın da adaptasyon sürecindeki sıkıntıları bu sürecin vazgeçilmez parçalarıdır. Havaların birden soğumasına alışamayan vücudumuz, iyi giyinmeyi akıl edemeyen bir kafa ile birleşince soğuk algınlığıyla boğuşurken ruhumuz da gri manzara, heyecanını yitiren karakterler, düğümlenen sorunlar ve renkleri solan hayat sahnesiyle mücadele eder.

Bütün sıkıntılar ve olumsuzluklar, önceden var olsalar bile, sonbaharda depolanırlar adeta. Beklerler, beklerler, çoğu zaman önemsiz hatta alakasız bir kıvılcımla da tetiklenebilirler. Trafikte çok beklemeniz, sınavdan kötü not almanız, o geceki soğuk, arkadaşınızla ufak tartışmanız birden bütün sorunlarınızı gündeme getirebilir. Sebepsiz yere canınız sıkılıyor hissedebilirsiniz sonbaharda, esasında hiçbir şey gibi bu da sebepsiz değildir. Daha önceden itelediğiniz, üstünü örttüğünüz sorunlar artık gizlediğiniz dolabınızda barınamamakta ve en istemediğiniz anda tepenize üşüşmektedir. Yılın herhangi bir döneminde katlanabildiğiniz bir şeye sonbaharda katlanamayabilirsiniz, bu sizin suçunuz değil. Esasında sonbaharda katlanmanız gereken şeylerin sayısı ve büyüklüğü arttığından bir noktada Yeter! diye haykırmak çok da lüks olarak değerlendirilmemelidir. Sadece fiziksel ve ruhen yeterli enerjiyi toparlayıp, tüm bu maddi manevi sıkıntılarla ne kadar küçük yada önemsiz görünürlerse görünsünler, mücadeleyi sürdürmeniz gerekli. Savaşmayı bıraktığınız anda dünyanın gücünü toparlayıp sonrasında daha şişman ve kirli bir şekilde karşınıza dikileceğini unutmayın.

Tahmin edebileceğiniz üzere sadece sıkıntılar içeren bir dönem değil sonbahar. Sanki diğer mevsimler daha iyiymiş, sonbahar adı üstünde sona kalmış ve filmin kötü adamı olmak zorundaymış gibi hissedebilirsiniz. Ancak bu sonbahara yapabileceğiniz en büyük haksızlık. Bütün yaprakları dökülmüş bir ağacın, kan kırmızısı son parçasının döne döne yere düşüşüne tanıklık etmek, Rahmet sembolü ince yağmurun altında acelesiz ilerlerken yüzünüzden aşağı süzülmesini hissetmek, bulutlu geçen günlerin ardından ikindi güneşinin sarılığını içten bir gülümsemeyle karşılamak, çokça üşüdükten sonra sevdiğiniz insanların yanında, ılık bir odada çay eşliğinde ısınmak da tek başına belki haftalar süren somurtkanlığı ve hüznü kurtarabilecek güzelliklerdir. Bunların yaşanabilmesi için sonbahar şarttır. Nasıl yemeğinizi yerken, kahvenizi içerken o lezzeti almanızı sağlayan daha önceki açlığınızsa, ısınırken içinize dolan sıcaklık da önceki üşümeniz dolayısı iledir. Eğer acıkmasaydık, doyamazdık, üşümeseydik ısınamazdık, karanlık olmasaydı aydınlığı bilemezdik. Bu yüzden, sonbaharı, biraz da hayatımızdaki güzellikleri ön plana çıkaran gri bir fon olarak da düşünmeliyiz ki bu değişime doğru pencereden bakabilelim.

Sonbaharın hüzünle tanımlanmasının en önemli açıklamalarından biri de, insanın gerçekliği üzüntüsüyle tanımlamasıdır. Matrix de Agent Smith in de ifade ettiği gibi : I believe that, as a species, human beings define their reality through suffering and misery . Bireyin yaşadığını fark etmesi, hayatındaki değişiklikleri takip edebilmesiyle mümkün olabilir. çünkü kendini tekrar eden, rutinler, zamanın algılanmasında ciddi sıkıntılar oluşturabilir. Dünü bugünden ayırt edebilmek için gereken farklılığı kaydedemeyen insan beyni, sürekli akan saat çizgisine çentik atmayı beceremez. çentik atsa bile altına yazacağı bir şey yoktur zaten. Bu yüzden, sürekli ilerleyen günleri biraz olsun yavaşlatıp yaşadığını daha da fark etmek isteyen bilinçaltı, insanı farkında olmadan hüzne ve üzüntüye yönlendirebilir.

insanı farkında olmadan ama aslında kendi seçimleri doğrultusunda bu sıkıntılara iten her noktada da insanın kendisidir. Korku filmi izleyip, üzeri açık yatıp üşüdükten sonra kabus gören biri gibi, bilinçaltı da insana hayatı boyunca yaptığı seçimlerin rastgele dökümlerini ve karışımlarını ona geri sunmaktadır. Sonbaharda kendini bu kısır döngüyle hüzne çivileyen depresif karakterlerin eninde sonunda alakasız sağlık problemlerinin fırtlaması da bununla alakalıdır. Psikoloji tedavi sürecinde olumlu etkiye sahipse, yani insanın iyileşmesini hızlandırabiliyorsa, pekala onu hasta da edebilir. Bu doğrultuda sonbahar sürecinde biriken ufak tefek problemlerin tembellikle de olsa elden geldiğince çözülmesi, fiziksel sağlığa dikkat edilmesi gerekir. Buna bol sebze, meyve yemekten yeterince egzersiz yapmayı da ciddiyetle dahil edebiliriz. çünkü ruhsal sağlığın ön-gereksinimleri arasında vücut sağlığı da önemli bir yere sahiptir. Bundan sonraki aşamada hayatın, kişisel seçimler bazında pişman olunmayacak şekilde yönlendirilmeye çalışılması ve kontrol edilemeyen durumlarda ise sabır / şükür mekanizması ile dengelenmesi ruhsal huzura giden yol haritasını özetlemektedir.

Dizilerdeki gibi bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntılar zincirinden oluşan bir hayatı bizzat birinci elden izlemekten başka seçeneğimiz her zaman vardır. Hiçbir şey salt ve tek anlamda kötü değildir, olamaz da. Sonbaharı neresinden tutup da yorumlasanız, içerisinden hüzün de fışkırsa, o yine de hayatımızın bir parçasıdır. Yaşantımızın her yönünde olduğu gibi sonbahardaki dönemeçlerde de kolaylar vardır, zorlar vardır. önemli olan, dalında duran yeşil bir yaprağın da, kaldırım kenarındaki pastel renkli bir yaprağın da tek amacının olduğunu anlayabilmek, görebilmek…

- Burak Bakay

wb forumdan sonbahar

sonbahar sendromu

sonbaharda depresyon

mevsimler kapışıyor

soğuk

sonbahar sondromu

Köşedeki tüm yazılar :

toz ve çamur


Köşeler

En Son Yazılar